Hatırladıkça bile gözlerimin dolduğu bir hikayem var..
Ailemde dini eğitimim -anne babama göre- iyi bir şekilde verilmişti. Yazları Kur’an kurslarına gönderildim. Namaz surelerimi bizzat annem ezberletmişti. İşin ilginç tarafı evde namaz kılan yoktu. Eksiksiz oruç tutmaya ilk okul 4 yada 5. Sınıfta başladım. İslamı hayatıma dahil etmem işte bu kadardı. He bir de kandillerde mutlaka yasin okurdum. Annem kat’i suretle okuyup ölülerimize yollamamız gerektiğini öğütlerdi.
Evde tesettürlü biri olmasa da sülaledeki kadınların yüzde sekseni tesettürlüydü. Dört teyzemden ikisi, halam, kuzenim, anneannem, babannem.. Dolayısıyla görüntü olarak yabancı olduğum ya da itildiğim bir şey değildi. Ancak ben “çocukluğunda ve gençliğinde herşeyi görerek, heveslerini alarak” büyüyen bir çocuk olduğum için kendimle tesettürü hiç bir zaman aynı cümle içinde bile kullanmadım. Öyle bir alt yapım ne yazıkki yoktu. Hep marka kıyafetler, çok açık olmasa da mutlaka dikkat çeken bir giyim tarzım, belime kadar gür ve dalgalı saçlarım, yüzümdeki makyajımla tesettürün yanına bile yanaşacak halde değildim. Üniversiteye geçtiğimde hayatımdaki ilk tesettürlü arkadaşımla tanıştım. Birlikte çok eğleniyorduk. İslami bir faaliyet içine çok girmesekte, onun sayesinde çook şey öğrendim. Allah ondan bin kere razı olsun. Şuan örtülüysem onun payı çok büyüktür. Üniversite ikiye geçtiğimizde bahsettiğim arkadaşım namaza başladı. Okulumuzun hemen yanında çok güzel bir camii vardı birlikte oraya gittik. Zannediyorum ikindi namazıydı, “hadi kıl gel bekliyorum” dedim. O gittikten sonra birden bire “ona farz da bana değil mi?” Diye içimden geçirdiğimi hatırlıyorum. Koşup abdest almıştım. Boynumdaki şal ile saçımı, caminin etekleriyle dar giyimimi örtüp namaza durdum. O günden sonra Allah’a çok şükür beş vakit namazımı hiç terk etmedim. Namazla geçen 2 yılın ardından son sınıfa geldim. Bu sırada açık olup namaz kılmam etraf tarafından takdirle karşılanıyor, maşaallahlar havada uçuşuyordu. Ben de zaten olması gereken bişey değil de, sanki olağanüstü bir şey yapıyormuşum gibi hissediyordum. Bir gün okulun mescidinden, namaz eteğini çıkarıp, şalımı boynuma sarıp makyajımı ve saçımı kontrol edip çıktım. Çıkar çıkmaz şöyle bi düşündüm, “Mescidde Allah’ın huzuruna çıkarken onun istediği gibisin de burada onun huzurunda değil misin?” Diye kendime sordum. Bu soru benim öyle bir rahatımı bozdu ki.. Ve farkettim ki samimi bir niyetle yaradana yöneldikten sonra kapılar teker teker açılıyor, sorular soruları doğuruyor, cevaplar bir bir insanın karşısına çıkıyor. O günden sonra sürekli örtülü olan ablalarıma, arkadaşlarıma sorular sormaya başladım. Nasıl örtündün? Örtünmek nasıl bişey vs gibi.. Bu konuları rahatça konuştuğum iki tane de hocam vardı fakülteden. Allah onlardan da bin kere razı olsun. Üzerimde emekleri çoktur. Sonra bir gün, işte o gün.. Akşam dersinden çıkmıştım. Metro bomboştu. Oturduğum oturağın tam karşı camından kendime baktım. Bacak bacak üstüne atmışım, dapdar bir pantolon, ustruplu olduğunu düşündüğüm ama sadece kalçamı örten bir bluz.. saçlarım ve makyajım yine yerli yerinde.. O an orada haykırarak ağlamaya başladım. Ama öyle bir ağlamak ki vagonda biri olsa muhtemelen benim bi yakınımı kaybettiğimi düşünürdü. Kendimden rahatsız oluşumun dışa vurumuydu, “23 yıl nasıl kendi kendimi farketmemişim” deme şeklimdi. Okulla ev arası yaklaşık 2 saat sürüyordu. Ben 2 saat aralıksız hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Ve yolda karar vermiştim. Ya bugün ya da hiç bir zaman. Ben bunu bugün yapamazsam başka hiçbir gün yapamam. Eve geldiğimde gözlerim kan çanağı gibiydi. Annemle babam epeyce korktu. Onlara aldığım kararı söyledim. Annem tepkiseldi. Babamın da bazı kaygıları vardı ama destekler gibiydi. Hemen o gece sosyal medyadaki onlarca fotoğrafımı sosyal medyamdan bir çırpıda sildim. Daha sonra yakın arkadaşlarımın yer aldığı bi wp grubu kurdum. Kibarca açıklayıp benimle olan fotoğrafları silmelerini rica ettim. Sağolsunlar saygı duyup dediğimi yaptılar. Ve sabah oldu. Evde tesettüre uygun hiç bişeyim yoktu o yüzden idareten bişeyler giydim, başımı örttüm ve babama beni o tesettürlü arkadaşıma bırakmasını söyledim. Sağolsun sabahın 7 sinde bıraktı beni. Arkadaşımın annesi bu kararımı sevinç gözyaşlarıyla bana sarılarak kutlamıştı. O kişinin kendi annem olmasını çok isterdim. Daha sonra arkadaşımın dolabında hoşuma giden parçaları denedim. İçime sinen bir kombin yapıp çıktık. O kadar mutluydum ki kelimelerle anlatamam. Herkes beni görsün kapalı olduğumu bilsin diye can atıyordum. Sevinçle üniversiteye gittik, arkadaşlarım tarafından genel karşılama çok iyiydi. Ancak akşam eve gittiğimde gergin dakikalar başlıyordu. Eve gitmeyi hiç istemiyordum. Her neyse hatırlamak bile istemediğim o zor günler geride kaldı. Şimdi herkes benim tesettürümle barıştı elhamdulillah. Örtündükten 1-2 ay sonra ismek’in elif ba kursuna yazıldım. Çocukluğumda her yaz türlü türlü Kur’an kurslarına gitmiş olsam da malumunuz genelde Kur’an’a geçtikten sonrası bulanıklaşır bende de öyleydi. Örtünme kararı almak Kur’an-ı Kerim’i Arapçasından okumaktan çok daha zordu. O yüzden benim için kısa sayılabilecek bir sürede Kur’an okuyabilmeyi öğrenme görevimin de yanına tik atmış oldum elhamdulillah. Daha öğrenecek sonsuz tane bilgi var. Deryalara dalmaya niyet ettik:)
Aradan 7 yıl geçti ve şunu anladım, tesettür öyle önemli bir ibadet ki, insanın çevresini, zihin yapısını, bakış açısını, arkadaşlıklarını, evleneceği kişiyi, ileride yetiştireceği çocukları kısaca hayatındaki her parçayı etkiliyor. Bunları düşündükçe şükrüm daha da artıyor. Nasip eden Rabbime binlerce şükür. Rabbim daim etsin ve utandırmasın.
Şuan 29 yaşımdayım, 4 yıllık evliyim ve 6 aylık bir oğlum var. Bu yazıyı da eşimle videolarınızdan bazılarını izleyip üzerine derin derin düşünüp, müzakere ettiğimiz bir akşamdan yazıyorum. Bi’tanıdık blog iyiki var! İnşaallah hep birlikte cennete gideriz:)
Selam ve dua ile
Rûberû
Photo by Marek Piwnicki on Unsplash
Yorum yok! İlk sen ol.